Davul Akort Etme Önerileri

admin Artline Blog

John Riley’ den

Her tip müziğin kendi soundu vardır. Müzik tarihi, stil ve akustik ihtiyaçları bize iyi bir sound şekilllendirmemizde yarımcı olur. Davul akordlamanın tek ve doğrudan tartışılmaz bir gerçeği vardırki buda ” Davullar sadece birbirleri ve tek olarak armonili bir şekilde akord edildiklerinde güzel duyulur.
Davul akordlamanın ilk adımı şöyledir. İlk önce davulu standından çıkartıp düz bir masa veya yere koyun. Bu şekilde akord ediceğiniz deri herşeyden izole bir hale gelir. Davul shell ine deri koymadan önce shell kısmını ve kasnakların deriye temas ettikleri herkeyi bir bez ile silin. Bundan sonra deriyi yerleştirip üstüne kasnağı koyun. Deri ve kasnağın çok iyi ortalanmış olmasına çok dikkat edin. Elinizle tüm vidaları sıkabildiğiniz kadar sıkın. Bundan sonra Davul anahtarınızla sıkmaya başlayın. En iyi sıkma karşılıklı vidaların sıkılmasıyla olur. Tüm vidaları sıktıktan sonra hepsinde teker teker derinin ortasına bastırırsanız bu yaptığınız akordun oturmasına yardımcı olacaktır. Bu işlemi davulun sesinin istediğiniz inceliğe gelene kadar tekrarlayın.

Şimdi ince ayar başlıyor. Bu aşamada parmağınızla veya bir bagetle her vida nın yaklaşık 1 inch kadar uzağından deriye vurun. Kafanızdan davuldan çıkan en ince ve en kalın sesleri ortalama olarak belirleyin. Belirlediğiniz bu kafanızdaki hayali sese göre kalın notaları inceltip inceleri de kalınlaştırarak bu sese yaklaşmaya çalışın. Bunu bitirdikten sonra derinin ortasına doğru sıkıca bastırın. Bundan sonra bir kere daha aynı ilemi tekrarlayın. Çünkü bazı vidalar hala bunu gerektiriyor olabilir. Bu işlemleri tüm vidalardaki ses aynı olana kadar tekrarlayın. İşlem bittikten sonra aynı şekilde alt deriyede uygulayın.

Çok çeşitli türleri barındıran genel olarak 3 çeşit akordlama yöntemi vardır. Bunların genel olarak özellikleri alt ve üst deri arasındaki ton farklılıklarından oluşur. En uzun ses veren ve en açık ses veren stil alt ve üst derilerin aynı tonda akordlanmasıdır. Bu tipik bir jazz akordudur. Ortalama davulların ses inceliği çok kişisel olmasına rağmen genelde jazz davulcuları ince bir tonda akord ederler.

Daha çok pop, funk türü çalanlar için ise al deriyi üst derider Minör 3lüsünden daha kalın sese göre akord edilir. Bu davula daha derin bir ton verir. Daha hızlı ses dağalır.

Üçüncü tip akord da ise alt deri üst deriden Minör 3 lüsü kadar inceden akordlanır. Bu tip akordun amacı ise sesin daha az uzaması ve sesi davulcuya veya mikrofona daha çok vermektir.

Trampet akordu çok kişisel bir tarzda olur. Ama iyi bir başlangıç noktası arıyorsanız gene alt ve üst deriyi akordladıktan sonra alt deriyi üst deriye göre 4lüsü( Perfect Fourth ) kadar kalından akordlamalısınız. Eski tarzdakiler ve orkestra müzisyenleri genelde trampetlerini Si ( B ) sesine göre akord ederler.

Kros akordu şüphesiz en değişken akord stillerine sahiptir. Jazz davulcuları genelde tom benzeri açık ve rezonanslı tonlar almak isterler ve ince seslerden akordlarlar. Pop ve funk davulcuları ise genelde kalın sesden akordlanmış tek kat derili atak seviyesi yüksek ama kısa sürede kesik ses almak isterler. Bunu daha etkili yapmak için ise susturucu ir malzeme iç deriye değecek şekilde davulun içine koyulur.

Ben bir big band le çalarken kros u nispeten kalın bir sese akordlarım ve susturucu kullanmam. Küçük gruplar için ise 2″x2″ boyutlarında bir kağıt, havluyu derinin dışına yapıştırarak susturmayı tercih ederim. Genelde gruplarda basçı ile ahenk oluşturacak bir şekilde akord ederim. Akustik bir bass gitarla kalın sesten akord edilmiş rezonanslı bir tonun daha iyi olduğunu gördüm. Elektrik bass gitarda ise ses daha odaklı ve sert olduğu için bende krosumu buna göre ayarlayarak susturucu kullanıp ona benzer odaklı ve kesik bir ses almak isterim.

Kişi herzaman davulun çalınacağı mekana odaya göre düşünüp davulunu buna göre akord etmelidir. Ben eğer davulumun sahnede bana ve seyirciye iyi duyulmasını istiyorsam biraz daha kalın seste akord ederim ama eğer evde çalıyorsam sahneye oranla daha ince bir tonda akord ederim.

Son olarak kullandığınız derilerin çeşidine göre ( çift kat, tek kat, kumlu, şeffaf, yağlı ) kendinize has bir sound elde edebilirsiniz. Akord etme üzerine zaman harcayın . Daha çok deneme ile sevdiğiniz soundu elde edebilirsiniz.

Davul Soundunuzu Geliştirin!

admin Artline Blog, Genel

Dom Famularo ‘ dan

40 Ülkeyi aşan dünya  seyahatlerimde birçok davulcuyla tanıştım. Bana sordukları sorularda ise hep benzer şeylerdi. Davulcular hep aynı…. Heyecanlı, meraklı ve hep yeni fikirleri denemeye açıklar. Bunu seviyorum.
En sık sorulan sorulardan biri ise soundu geliştrimek ile ilgiliydi.

Davul setlerimizde ürettiğimiz sound lar müziksel algılarımızın bir uzantısıdır. Bunun için stilimizi geliştirmek çok önemlidir. Kullandığınız ziller, kullandığınız tahta, kullandığınız bagetler ve en önemlisi kullandığınız deriler soundunuzu yaratırlar. Soundumu çok yakından etkileyen iki şey vardır. Biri kullandığım derilerin türü ikincisi ise akord etme sürecim. O zaman deri kombinasyonuyla başlayalım. Remo okadar çok çeşitli deri türlerine sahiptirki üretemiyeceğiniz hiçbir sound yoktur fakat aklınızdaki tam istediğiniz soundu üretebileceğiniz kadar spesifik derileri vardır. Eğer yakınınızdaki bir remo bayisine giderseniz ve onlara elde etmek istedğiniz tonu, favori davulcularınızı ve ne çeşit bir davula sahip olduğunuzu sölerseniz bu gerçekten en iyi deri için seçiminizi daraltıcaktır.

Ben (birch ) huş ağacı fanıyım. Trampetim dahil tüm davullarım huş ağacından yapılmıştır. Trampetle başlayalım…5 ½ x 14” bir trampet kullanıyorum. Remo Kumlu Ambassador üst der ive Ambassador alt deri var üstünde. Tercihim trampetin gruptan sıyrılması ve davul setinden hariç olarak bir derinliği olmasıdır. Trampette kullandığım akord ise üst deri alt deriye oranal daha gevşek tutmaktır. Bölelikle derin ve zengin bir ton elde ediyorum. Çok çeşitli türlerde çalarken bu ton bana yumuşaktan serte çok sesliden sessize büyük bir yelpaze sunuyor ve tek tek tüm vuruşlarım açıkca anlaşılıyor. Ama bu sadece benim önerim. Siz kendi soundunuzu ken di isteğinize göre şekillendirin.

Kros için derin ve açık bir sound u seviyorum ve içine hiçbir susturucu koymuyorum. Deri olarak Power Stroke 3 kullanıyorum ön ve arkada .Power Stroke 3 ile beraber gelen O Ring ile dış deride bir delik açtım. Deliği tam ortaya değilde yanlara yakın bir şekilde açtım bölece ses bir anda dışarı çıkmıyor. Ses bölelikle kros tarafından yakalanıyor ve derileri titreterek huş ağacının derinliğini veriyor. Dış deriyi biraz daha gergin akord ederek soundumu elde ediyorum.

Elektro Gitar Kaydı Nasıl Yapılır?

admin Artline Blog, Genel

Herkese Merhabalar;
İster ev ortamında ister stüdyo ortamında elektro gitar kaydı için bazı önemli hususları sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle temelde elektro gitar kayıt tekniklerini 2 ana gruba toplamak mümkün. Birincisi gitar anfisini mikrofonlamak suretiyle yapılan kayıtlar. İkincisi de bazı simülatörler kulanarak direkt olarak mixer üzerinden yapılan kayıtlar.
Ben yazının bu bölümünde direkt olarak mikser üzerinden yapılan kayıtlar üzerinde duracağım. Zira bir çok ev ortamında çevreye yayılacak gürültü sebebiyle gitar anfisini mikrofonlayıp kayıt alma olanağı olmadığını düşünecek olursak (tabiki oldukça anlayışlı komşularınız var ise birşey diyemem), konuya bu kısımdan başlamak daha faydalı olacaktır.
Anfinizle birlikte kullandığınız gitar efekt cihazlarını ya da tekli pedalları direkt olarak bilgisayarınıza yada mixerinize bağladığınızda duyulacak olan sesler kesinlikle rahatsız edici ve sinir bozucu olacaktır. Çünkü elinizdeki cihazlar ile sisteminiz arasında emepdans uyumsuzluğu vardır. Bu sebeple kayıt sisteminiz gitarınızın yaydığı frekansları doğru olarak algılamaz ve ortaya sinek vızıltısını andıran bir gitar soundu çıkar. İşte bu noktada yardımımıza direct box ya da kabin simülatörleri (cabinet emulator) koşar. Bu simülatörler gelen sinyali sanki seçtiğiniz kabinden çıkıyormuş gibi gösterir ve kayıt sisteminize uyumlu hale getirerek çıkışa verir. Bu noktadan sonra artık gerçek bir anfiden aldığınız sesler gibi sesler duyabilirsiniz. Günümüzde bir çok kayıt stüdyosunda gitar kayıtlarında bu simülatörler kullanılmaktadır. Ayrıca uygun fiyatları ile de gayet ucuz ve başarılı çözümlerdir. Öte yandan günümüzde üretilen hemen hemen bütün çoklu efekt cihazlarında ( line 6, behringer v-amp, yamaha magic stomp vs..) çeşitli kabin ve anfi simülatörleri bulunmaktadır. Eğer bu tür aletlerden kullanıyorsanız ayrıca bir kabin simülatörü kullanmanıza gerek yoktur. Fakat elinizde analog pedallardan oluşan bir setup’ınız varsa çıkışında mutlaka bir kabin simülatörü kullanmalısınız. Gitar soundunuzu ayarladıktan sonra artık kayda hazırsınız.

Kompresör , De-eser Nedir?

admin Artline Blog

Kompresör, ( Compressor), ses sinyalinin seviyesini otomatik olarak kontrol altında tutmaya yarayan bir ekipmandır. Kompresyona çalışma prensibi itibarıyle bir bakıma kazanç kaybı denilebilir,( kompresyona uğrayan sesin seviyesi düşecektir). Dogru oranlarda bir kompresyon kullanımı, müziğin içindeki enstrüman seviyelerini daha rahat ayarlayabileceğiniz bir tavan boşluğu (headroom) avantajı sağlar. Yani dogru yapılmıs kompresyon mix te büyük kolaylık sağlıyacaktır. Piyasada değişik bir çok marka kompresör bulunmakta, tabii bunların hepsi aynı kalitede işlem yapmıyor.
İlerdeki yazılarımızda piyasada bulunan değişik marka kompresörleri de inceleyip, onları tecrübe eden kişilerin görüşlerini de kompresörlerle ilgili yazı dizimizde yayınlayacagız.

Girişteki ses sinyalinin seviyesi kullanıcının belirleyebildiği bir eşik seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sinyali yine kullanıcının belirleyeceği bir oranda, hızda kontrol altına alarak çıkışa gönderir.
Yani kompressor’ü söyle düsünebiliriz yüksek amplitude’lü (genlikli) bir ses var ve bu sesin sarki içinde ne olursa olsun belli bir ses seviyesini geçmesini istemiyoruz , fakat bunun da yumusakça halledilmesini istiyoruz Giriş sinyalinin seviyesi eşik(threshold) seviyesinin altına düştüğünde, kompresör yine kullanıcının belirlleyebildiği bir hızla devreden otomatik olarak çıkar. Bu otomatik kontrol mikserin başında fader’ları gerçek zamanlı kontrol etmeye benzetilebilir.
(Ses sinyali yükseldikçe aşağı çekmek ve ses normale döndüğünde fader’ları yine eski haline getirmek gibi bir işlem gerçekleşir) Ama kompresör bu işlemi bir insandan çok daha hızlı ve hassas olarak yapar dikkati de dağılmadan.
Kompresörün genel amacı, sinyal dinamiklerinin dengesizliği sebebiyle sesler arasında bazı bölümleri için yok olma tehlikesi olan bir ses sinyalini kontrol altına alıp, sesin dinamik aralığını daraltarak,( yani sesin en yüksek seviyesi ile en düşük seviyesi arasındaki farkı sesin karakterine en az zararı verecek şekilde azaltarak kontrol ederek), sesin bir bütün içerisinde daha rahat ,net ve kontrollu duyulmasını sağlamaya çalışmaktır.

Girişteki ses sinyalinin seviyesi ,kullanıcının belirlediği eşik (threshold) seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sesi kompresyon oranı (rate) miktarı kadar kısar,tutar kontrol kompres eder. Mesela, threshold -17dB, rate de 2:1ayarlandı . Bu şu demektir; Girişteki sesin sinyal seviyesinin -17dB’in(eşik seviyesinin) üzerine taştığı her 2dB’de kazançta kompresör bu artışı çıkışa sanki artış sadece 1dB olmuş gibi yansıtacaktır, yani girişte -17dB üzerine çıkan her 2dB artış için kazanç ayarında 1dB kısılma olacaktır.

Kompresyonun devreden ne kadar zaman sonra çıkacağını da serbest bırakma zamanı (release) belirler. Mesela eğer release 150ms olarak belirlenmişse, giriş sinyali eşik seviyesinin(threshold) altına düştükten 150ms sonra kompresör kazanç düşürmeyi bırakır, kazanç ayarını eski haline getiriverir.
Kompresyonun devreye hangi hızla gireceğini atak zamanı (attack time) belirler. Örneğin eğer attack 40ms olarak ayarlanmışsa, sinyal eşik seviyesini (threshold)geçtikten 40ms sonra kompresör ses seviyesini rate( kompresyon oranı) miktarında kısmaya başlar.

hard-knee keskin sert kompresyon
soft-knee yumuşak kompresyon

Kompresyona çalışma prensibi itibarıyle bir bakıma kazanç kaybıdır demiştik,( kompresyona uğrayan sesin seviyesi fiziki olarak düşer).Bu kayıp kayıt sırasındaki bir çok sesin dinamiğinde netligi azaltabilen etki gösterebilir. Bu kaybı yerine koymak için kompresör cihazlarının çıkış katına make-up gain yani kaybedilen seviyeyi yerine koyan bir amplifikatör devresi de eklenmiştir, Kompresyon esnasında ses seviyesinde 5dB bir zayıflama azalma eksilme olmuşsa bu make-up gain ayarı ile tekrar bu 5dB kayıbı telafi edip sinyal seviyesini yükseltmek mümkündür, hemde sinyali hiçbir distorsiyona sokmadan.

Kompresyonun müzik kayıtlarında sağladığı bir çok kolaylık vardır. En önemlisi,sesin içinde transient (geçici) denen, ses karekteristiğine büyük bir etkisi olmadığı halde bir anda gereksiz yüksek seviyelere ulaştığı için sinyali clip’e sokan kontrolsüz yüksek enerjili ani çıkışları kontrol altında tutarak bağımsız sesin tüm müzik içerisinde daha net duyulabilmesini sağlamak ve birbirlerini perdelemelerini önlemektir. Mesela perkusyon kaydettiniz,ve ardından başka enstrumanlar da kaydettiniz ve mikslemeye çalışıyorsunuz. Ama Perküsyon bir türlü müziğin içinde net ve yeterli tınlamıyor, ses seviyesini yukseltmeye kalktıgınızda clip ışığı vuruyor, yani sinyal distorsiyona uğruyor. Sinyali geri çekseniz perkusyonlar arkada ve zayıf cılız kalıyor. Onu kontrol altına alıp seviyesini yükseltmenin en yolu uygun kompresyon uygulayıp kısarak bu ani çıkışları çıkışa kontrollü yansıtmaktır. Dolayısı ile, diyelim ki ortalama seviyesi -15dB ama transient seviyesi -6dB olarak kaydedilmiş bir perkusyon vuruşunun transient seviyesini uygun bir kompresyon ayarı kullanarak -12db seviyesine çekersek, kompresör cihazının çıkışındaki kaybı yerine koyucu make-up gain kazanç devresinin yardımı ile sinyalin ortalama seviyesini bir anda -15 dB’den -10dB civarına rahatlıkla çıkartabiliriz. .

Her cümlesinin sonu yüksek soluk sesi ile biten kaç enstrüman biliyorsunuz?:) Tüm şarkıcılar üşenmeden bunu yaparlar. Kayda gönderdiğimiz şarkıcının ses sinyaline kompresör uygulamamız işimizi belli oranda rahatlatır. Tabii kayda gönderilen sinyale kompresör uygulamak çok dikkatli yapılması gereken bir işlemdir eğer geri dönüşünüz mümkün olmıyacaksa.!
Kullanılacak çok düşük seviyedeki sıkıştırma( kompresyon) vokal kanalının müziğin en üstüne yerleşmesini sağlar. Ama fazlası ise her nefesin rahatsız edici duyulmasına neden olabilir. Kompresör değerlerini ileriki yazılarda karşılaştırmalı olarak vereceğiz. Sizde deneyimlerinizi not edin. Vokal kayıtlarındaki bir sorunda sssssss problemdir. Bunun için de-esser kullanmanın faydası vardır. Ama oranı aşılırsa şarkıcının dişleri yokmuş gibi “f”duyulur En iyisi vokal kanalını ayrı dikkatle dinleyip de –esser gereketirecek noktalara( ssssss ları yok etmek için ) efekti ekleyip çekmektir. Tüm kanala uygulanması pek mantıklı değildir.

Piyasada değişik bir çok marka kompresör bulunmakta., tabii bunların hepsi aynı kalitede işlem yapmıyor
İlerdeki yazılarımızda piyasada bulunan değişik marka kompresörleri de inceleyip, onları tecrübe eden kişilerin görüşlerini de kompresörlerle ilgili yazı dizimizde yayınlayacagız.

İkinci El Cihaz Rehberi

admin Artline Blog

Tüketici elektroniği ile ilgilenen ama bu cihazlara yeterli bütçe ayıramayan çoğu kullanıcı için birçok avantaj sunan 2. el cihaz pazarı, yine bu gruptaki potansiyel alıcıların kafasında birçok soru işareti oluşturuyor. Bu yazıda 2. el cihaz konusunu enine boyuna ele alacak, avantaj ve dezavantajları masaya yatırılacak ve en önemlisi neden 2. el cihazların cazip olabileceğini açıklamaya çalışacağız.
Neden 2. El?

Bunun için birçok neden sıralanabilir, ancak bunları sıralamadan önce bir şeyi belirtmek gerekiyor. Burada okuyacaklarınız asla bir yönlendirme niteliği
taşımamaktadır. Bunlar sadece benim ve benim gibi düşünenlerin kişisel seçimleridir. Diğer taraftan sıfır cihaz alımına yönelenlerin de hiç kuskusuz geçerli sebepleri
vardır ki bunlardan en önemlisi teknolojiyi takip etmektir, diğer bir sebep ise sıfır cihazın, üretici firmanın garanti kapsamına girmesidir. Bu birçok cihaz ve sistem için son derece doğru bir kararıdır. Ancak unutulmamalıdır ki bu sistemlerin dahi ikinci eli bulunabilmektedir ve bunları elde etmek sadece biraz sabır ve zaman ister.

Diğer taraftan maddi koşullar da bir çoğumuz için önemli bir diğer neden olarak gösterilebilir.
Alacağınız 2. el bir cihaz veya sistem en kötü şartlarda bile sıfır olanından 1/3 oranında daha ucuza mal olacaktır. Tabi ki bu maliyeti, alacağınız sistemi ya da cihazın güncel şartlarda ayni ölçütlerde bir başka cihazla
karşılaştırarak da elde edebilirsiniz.
Eğer bu karşılaştırmayı yapmazsanız ya da yanlış yaparsanız yanılgıya düşebilirsiniz.

Ömeklemek gerekirse bir Mission 735 hoparlörün zamanındaki satış fiyatı ortalama 1000 Dolar
civarındayken, 2. elde piyasada bu kolonu 500 ila 700 Dolar arasında bulabilirsiniz ancak bunu piyasada satılan ömeğin DAlı NS 8000 ile kıyaslarsanız size pahalı gelecektir çünkü bu kolonun sıfır fiyatı 600 Dolar civarındadır. Böyle bir durum sizi yanılgıya düşürür, çünkü ne kalite ne de seviye olarak iki model birbirleri ile eşdeğer değildir, oysa ki Mission hoparlörü güncel
standartlarda bir Mission 783 ile kıyaslarsanız ki bu kolon yaklaşık 1200 Euro civarındadır. Gerçek sınıflandırmayı ve 2. el farkını
ancak bu şekilde açığa çıkartabilirsiniz.

Diğer taraftan eski cihazlarda özellikle amplilerde işçilik ve kullanılan malzeme kalitesi yeni sistem cihazlarda ancak üst modellerde bulunabiliyor. Bu da doğalolarak eski birçok cihazı
yenilerine göre daha avantajlı ve çekici hale getiriyor. Tabi bu konu üst sınıf cihazlar için geçerli değiL.
Çünkü üst sınıf cihazlar her
zaman kalitelerini ve isimlerini devam ettirebilmek için daha iyisini yapmak zorundalar.

Kuskusuz bu konuda biraz bilgi sahibi olmak gerekir, ancak kısa bir araştırmayla gerekli bilgileri edinmeniz mümkündür. Ama araştırma sırsında yapılan bir diğer hata da intemet ortamında Avrupa ya da Amerika’daki 2. el ve sıfır fıyatları ile Türkiye de geçerli olan fiyatları karşılaştırmaktır. Bunun potansiyel alıcıda yanılgı yaratması iki nedene bağlıdır. Birincisi oradaki cihazların Türkiye’ye belli bir gümrük vergisi altında girdiği, ikincisi ise cihazın Türkiye’ye ulaşana kadar kaçıncı elden
geldiğine göre değişen kar marjları ile satıldıkları gözden kaçırılır. Bu yüzden Türkiye satış fıyatları hem sıfır olarak hem ikinci el olarak
daha yüksektir. Internet üzerinden ikinci el bir cihaz alıp Türkiye’ye getirtmeniz bazı açılardan maliyeti düşürecektir. Ancak şu yan etkenleri de unutmamak gerekir;
1 . Aldığınız cihaz minimum % 1¬3 arasında bir shipping maliyeti getirecektir.

2. Cihazın emniyet içinde elinize ulaşması için iyi bir posta veya kargo servisi kullanacağınızdan uçakla gelmese bile en azından 120-200 Dolar arasında bir bütçe ayırmayı göze almalısınız.

3. Cihaz Türkiye’ye girişte gümrüğe tabi tutulacaktır ki bu da gümrük vergisi ödemeniz anlamına gelir. Bunun için paketin büyüklüğüne ve ağırlığına göre cebinizden çıkacak, yaklaşık 200 Dolarlık fazladan bir bütçeyi unutmamak gerekir. Eğer cihaz 2 yaşın üzerindeyse vergi oranı %100’e çıkar. Ayrıca bu tarz cihazların boyutlarının, örneğin bir kaynak bileşeni söz konusu olduğunda, ortalama 43cm en ve 25cm derinlik civarında ve yaklaşık 1 , 5kg ağırlığa sahip olduğu da unutulmamalıdır. Ki bu değerler çok da düşük sayılmaz. Üstelik getirilen cihaz hoparlör olunca koşullar daha da ağırlaşır.

4. Görmeden ve dinlemeden sadece resme bakarak satın
aldığınız bu cihazın performansının ne derece iyi olduğu ya da üzerinde bir değişiklik olup olmadığı ise sadece şansınıza kalmış bi durumdur.

5. En önemlisi cihaz 2. el statüsünde geleceği için gümrükte takılıp kalma olasılığı çok yüksek olacaktır.

Bütün bunlar göz önüne alındığında cihazı Türkiye içinden almanın en doğru ve
avantajlı karar olduğu su götürmez bir gerçek haline geliyor.

2. El Cihaz Alınır mı?

Aslında 2. EI cihaz almak çok uzak durulması gereken bir konu değildir. Sadece bazı kriterlere ve 2. elde hangi cihazlara yaklaşmamanız gerektiğine dikkat etmeniz yeterlidir. Çünkü bu gruba giren cihaz sayısı fazla değildir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 2. el size birçok konuda avantaj sağlayacaktır. Bir çoğumuz 2. el cihaz almaktan kaçınırız, hele bir de cihaz biraz eski bir modelse iyice çekimser davranırız. Unutulmamalıdır ki kullanılmış cihazlarda, cihaz üzerinde ne kadar oynandığı çok önemlidir. Çok temiz kalmış cihazlar ile olduğu kadar tamamen ıskartaya çıkmış cihazlarla da karşılaşmanız mümkündür. Bu sizi yıldırmamalıdır, sadece biraz dikkat yeterlidir. Çünkü asla
ulaşamayacağınız noktalardaki cihazları bile 2. el piyasasından edinebilir ve hatta hi-end’e bile adım atabilirsiniz.

Avantajlar ve dezavantajlar…

1. Kesinlikle fıyat konusunda sizi yormaz.
2. Asla ulaşamayacağınızı düşündüğünüz cihazlara ulaşmanızı mümkün kılar.
3. Ürün çeşitliliğini artırır.
4. Farklı çevrelerden hi-fi ile uğrasan yada ilgili insanlarla tanışmanızı, bilgi alışverişinde bulunmanızı sağlar.

Diğer taraftan:
1. Belli bir risk taşır.
2. Kozmetik olarak olumsuz sayılabilecek bazı izler taşıyabilir. 3. Alim sırasında dikkat edilmez,
gerekli özen gösterilmezse ürün arızalı bir çıkabilir.

Satın Alırken Dikkat Edilecek Noktalar

2. EI hi-fi cihaz yada sistem alırken dikkat edilmesi gereken konular cihazlara göre değişkenlik
taşımakla birlikte farklı cihazlar için dikkat edilecek birbiri ile ayni belli konularda vardır.

Öncelikle genelolarak dikkat etmeniz gerekenleri sıralayalım.

1 . Cihazı alırken dış yüzeyinin temizliğine, yani kozmetik olarak iyi durumda olduğuna dikkat edin. Ancak çok özel bir model bulduysanız bazı kriterler çok da fazla önem taşımayabilir.

2. Cihazın dış bölümünde ve tabanında bulunan vidaları kontrol edin üzerinde tornavida izi olup olmadığını veya birbirinden farklı vidalar olup olmadığını kontrol edin.

3. Özellikle ampli/preampli gibi bazı cihazların üzerinde ve altında ızgaralar vardır. ışığa tutarak ya da içine ışık tutarak lehim
bölgelerine bakin, buralarda farklı lehim olup olmadığını kontrol edin. Eğer farklı bir lehim varsa hemen fark edersiniz çünkü fabrikasyon lehim ile sonradan yapılan lehimler genelde birbirinden farklı olur.

4. Alacağınız cihazı mutlaka dinleyin. Dinlerken (Ampli/Preampli) üzerindeki ton kontrolleri, volume potansı ve diğer kontrol düğmelerinin işlevlerini yerine getirip getirmediklerine bakın. Her şey poliüretan refleks varsa parmağınızı üzerine hafifçe sürerek döküntü yapıp yapmadığına bakın. Yapıyorsa ömrünü tamamlamak üzere olabilir dikkat edin.

10. Dikkat edilecek bir diğer konu da sürücünün göbeğini hafifçe içeri doğru bastırarak, göbekte sürtünme olup olmadığına bakmaktır. Eğer sürtünme hissediyorsanız almayın.

11 . Ekolayzer alırken potanslarını yukarı aşağı hareket ettirerek oksidasyon olup olmadığını ve potansların, kolonları balans yaparak ait olduğu kanal üzerinde dinlemek suretiyle çalışıp çalışmadiğını kontrol edin.

12. Pikap alırken pitch kontrollerine dikkat edin, devirde kayma olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Kayma varsa tamiri zor olabilir. Eğer ‘beit drive’ pikap alıyorsanız lastiğini kontrol edin. Lastikte sertleşme ya da gevşeme oluşup oluşmadığına dikkat edin.

13. Herhangi bir cihazı alırken deneme esnasında mutlaka flat olarak dinleyin, yani ton kontrolleri sıfır seviyede iken dinleyin bu sayede cihazın gerçek sesini dinlersiniz.

14. Alacağınız cihazları dinlerken sistemin arasında sesi düzeltmek için fazladan bileşen eklenmemiş olmasına çok dikkat edin(sub
bass, ekolayzer, konvertör gibi).

15. Ampli ve hoparlör alırken dinlediğiniz müzik türünü mutlaka göz önünde bulundurun ve yanınızda dinlediğiniz müziklerden örnek götürerek dinleyin. Unutmayın ki demo odalarında dinlediğiniz ses ile evde alacağınız ses çok farklı olabilir.

16. Ampli ve hoparlörlerinizin birbirine uyumlu olmasına dikkat edin yoksa çok kötü bir ses ile karşılaşabilirsiniz, “param var en iyisini alırım” yaklaşımı ile kesinlikle iyi sonuç almanız garanti değildir. Kimi zaman çok pahalı bir ampli ya da hoparlör, çok ucuz bir ampli ya da hoparlör ile çok daha iyi uyum gösterebilir ve sonuçlar çok şaşırtıcı olabilir.

17. Bit pazarları vb. gibi yerlerden cihaz almamaya özen gösterin
çünkü bu konuyu bilmeyenlerden almaya kalkışacağınız cihazlar sizi yanıltacaktır. Bunun yanı sıra bu gibi yerlerden alınan birçok cihazın kaynağı belli olmayacağından sık sık toplanmış hurda cihazlarla
karşılaşmak söz konusu olabilmektedir.

Eğer bu gibi yerlerden cihaz almak durumunda kalırsanız ince eleyip sık dokumanızı öneririz

Müzikal Algı

admin Artline Blog, Genel

Akustik ve psikoakustik konularını daha iyi anlamak için kulaklıklar (headphone) ve kulaklık simülatörleri, gerçekten faydalıdırlar.

Kulaklıklar, sesi hoparlörler gibi vermezler. Günümüz kulaklık üreticileri, farklı akustik prensipler kullanarak çalışan ürün yelpazeleriyle karşımızdalar. Dinleyiciler bu farklı sinyal işleme teknikleriyle çalışan kulaklıklardan tercihlerde bulunma şansına sahipler.
Kulaklık seçiminde akustik ve psikoakustik konusundaki bazı bilgilerden ve bilimsel etkiden faydalanmak, doğru seçim yapılmasına ve hayal kırıklığı yaşanmamasına yarayabilir.

Akustik prensipleri hakkındaki bu yazıda basit bazı matematiksel formüller ve gerçek dünyadan bazı örnekler bulunmaktadır.

BASİT DALGALAR
Ses Dalgalarının Doğası

Basit Harmonik Hareket

Şekil 1
Ses dalgaları, boylam (longitudinal) dalgalardır (ışık dalgaları enine dalgalardır) ve salınım yönleri ile aynı yönde yayılırlar.

Dalgalar bu hareket sayesinde ‘rarefaction’ tabir edilen, hava moleküllerini sıkıstırıp gevşetme işlemi yaparlar.

Hava molekülleri sadece yukarı ve aşağı hareket ederler fakat dalga ile birlikte ileri ya da geri doğru hareket etmezler.
Şekil 1’de bir darbe etkisiyle hareket yönünde gerilen boylam (longitudinal) dalga görülmekte.

Boylam (longitudinal) dalgalar, enine (transverse) dalgalar kullanılarak tekrar oluşturulabilirler. Her iki dalga şekli de temel dalga prensiplerine uyar. Bir dalga hareketi, bir periyodunu 360 derecede tamamlar.(Şekil 2)


Şekil 2
Basit bir sinüs dalgası.
Basit bir dalga, genlik (merkezden yükseklik) ve frekans (dalganın saniyede yaptığı salınım: Hertz) kavramlarıyla karakterize edilir.

Basit bir dalganın 360 derecede tamamlanan bir salınımı periyod adını alır

T(periyod) (saniye) = 1 / f (frekans) (Hz)

Huygen Prensibi :

Şekil 3
Huygen analizine göre bir öndalga, sonsuz sayıda dalgaya bağlı olarak hareket eder.

Difraksiyon (diffraction) etkisi, akustikte önemli bir rol oynar ve Huygen Prensibine göre incelenen ses dalgalarının en iyi şekilde anlaşılmasını sağlar.

Tüm yönlerde ses yayan bağımsız bir ses kaynağından yayılan dalgalar, bir engelden geçerken küresel bir yayılım gösterir.
Fizikçi Christian Huygen, tüm dalgaların, sonsuz sayıda küçük, 2 boyutlu (2D) veya 3 boyutlu (3D) dalgadan oluştuğunu söylemiştir.
O halde, dalganın tamamını oluşturan, bu küçük dalgacıkların toplamıdır.

Difraksiyon (Diffraction) :

Şekil 4
Difraksiyon etkisi sebebiyle sonsuz sayıda küçük dalga ortaya çıkmaktadır.

Huygen prensibinden çıkan sonuç ise kenarlardan, oluklardan geçen dalganın esneyerek şekil değiştirdiğidir.

Eğer bir dalga, bir kenarı açık bir duvara çarparsa, diğer tarafa Huygen Dalgacıkları olarak geçer. Ses dalgaları, ışık dalgalarına göre daha çok esnerler (köşelerden geçen ses dalgalarını duyarız ama ışığı görmeyiz). Düşük frekanslar, yüksek frekanslara oranla daha esnektir (Difraksiyona uğramış ses daha boğuk olarak işitilir).

Örneğin, bir kolonun hoparlörü, faz dışı arka dalgaların ön dalgalar ile difraksiyon oluşturmasını ve hoparlör çıkış gücünü azaltmasını önlemek için tamamen kapalı bir kutuya ya da özel olarak hazırlanmış delikli bir kutuya yerleştirilir.

Tivitırlar (Tweeter), kolona bağlandıkları noktalarda, yüksek frekansların yayılmasını sağlayan ve yapay olmayan anti-diffraksiyon halkasına sahip gibi çalışırlar.

Yansıma (Reflection) :


Şekil 5
Huygen analizinde, yansıyan bir dalganın tanımlanması.

Ses dalgası, belli bir açıda bir yüzeye çarptığında, aynı açıda yansıyarak yoluna devam eder.

Yankı (Reverberation), sesin akustik bir ortamda bulunan herhangi bir nesne ya da duvardan yansıması sonucu oluşan bir etkidir ve insan beyninin uzaysal, yani 3 boyutlu (3D) duyduğunu gösteren işaretlerden biridir.

Dalga hareketi, yansıma yüzeyi düz olmayan bir ortamda gerçekleşiyorsa, parlak olmayan, küçük yüzeyler üzerinde gerçekleşen bir dizi yansımanın toplamı şeklinde, Yansıma analizi kurallarına göre yeniden yapılandırırılır.

Şekil 5’te yansıma analizinde Huygen dalgacıklarının kullanımı görülmektedir.
Ters Alan Kanunu ve Soğurma
(Inverse Square Law and Absorption) :

Ses dalgaları küresel bir formda yayılırlar. Ses kaynağından uzaktaki bir dinleyici sesi daha zayıf ve bas olarak duyar. r yarıçaplı kürenin ses alanı

A = 4pr2

olarak hesaplanır. Bir ses dalgasının yoğunluğu, ses kaynağına olan uzaklığın ters karesi ile orantılı bir şekilde azalır.

Aşağıdaki tabloda, P gücündeki ses kaynağından r mesafeuzaklıkta kaç dB ses basıncı oluştuğunu hesaplayan bir script bulunmakta.
(script: http://hyperphysics.phy-astr.gsu.edu/)

Ses yoğunluğu, sesin yayıldığı hava ortamı ve yansıdığı maddenin soğurma karakteristiğine bağlı olarak değişir.

Soğurma derecesi, belli bir soğurma katsayısına bağlıdır. Bazı maddeler tüm ses frekanslarına aynı soğurma geçirgenliği ile cevap verirler fakat bazıları da tam tersi olacak şekilde, çok hassas frekans bandlarında soğurma etkisi verirler.

Örneğin; hava, 1 kHz’den daha aşağı frekanslarda, 1 kHz’den daha yukarı frekanslarda olduğundan daha hareketli bir soğurma grafiğine sahiptir.

Kulaklıklardan yayılan seste, yüksek frekanslardaki bileşenler, hoparlörlerde olduğundan daha fazla olacaktır.
Soğurma ve ters alan kanunu, bir akustik alanın yankı süresine (reverberation time) de etki eder.

Yankı süresinin uzunluğu ve seste yarattığı bozunma (decay), konser salonlarının önemli karakteristik ölçütlerinden biridir.

Decay Time
1/2sn                 3/4sn               1sn
<—————-|——————|—————–|————>
ideal                    iyi             kabul edilemez
Netlik

Müzik dinlenen en iyi akustik alanlar, düzgün bir bozunma (decay) oranına sahiptirler (düzgün bir bozunma oranı, ses seviyesi değişimini engeller).

En iyi konser salonlarında yankı süresi (Reverberation Time) 2 saniye civarındadır. (Katedrallerde ~ 1.7sn)

Aditoryum t1
(zemin, ms)
ReverbTime
@125Hz
ReverbTime
@500 Hz
ReverbTime
@2000 Hz
Symphony Hall, Boston 15 2.2 1.8 1.7
Orchestra Hall, Chicago 40 1.3
Severance Hall, Cleveland 20 1.7 1.6
Carnegie Hall, New York 23 1.8 1.8 1.6
Opera House, San Francisco 51 1.7
Arie Crown Theatre, Chicago 36 2.2 1.7 1.4
Royal Festival Hall, London 34 1.4 1.5 1.4
Royal Albert Hall, London 65 3.4 2.6 2.2
Concertgebouw, Amsterdam 21 2.2 2.1 1.8
Kennedy Center, Washington 2.5 2.2 1.9

Doppler Etkisi (Doppler Effect) : (başa dön)

Şekil 6
Doppler Etkisi; hareket eden bir ses kaynağı ile aynı yönde yayılan dalgalar birbirlerine yaklaşırlar veya dinleyiciden uzaklaşırlar.

Hareketli bir dinleyeci, hareketli bir seskaynağı kendisine yaklaşır ve uzaklaşırken, ses perdesini (pitch) değişir şekilde algılayacaktır. (Astronomlar, uzayda yıldız hareketlerini izleyerek, ışığın da Dopler etkisi gösterdiğini bulmuşlardır)

Eğer ses kaynağı dinleyiciye doğru hareket ediyorsa, ses dalgaları beraberce ve bir demet şeklinde ileri yönelir, ses perdesi (pitch) dinleyici tarfından gerçek sesten daha tiz algılanır.
Ses kaynağı dinleyiciye ses hızında yaklaştığında ise dinleyici bir ses patlaması duyacaktır (sonic boom). Çünkü, tüm ses dalgaları dinleyicinin kulağına aynı anda gelecektir. Ses kaynağı dinleyiciden uzaklaştıkça dalga boyu uzayacaktır ve böylece ses perdesi gerçek sesten daha düşük ses perdesinde (pitch) algılanacaktır.

KARMAŞIK DALGALAR
KARMAŞIK DALGALARIN YAPISI
(SUPERPOSITION OF WAVES)

Şekil 7
Bir dalganın süperpozisyonu.

İki veya daha fazla dalga aynı yönde yayıldığında veya her biri diğerinin bölgesine geçtiğinde birbirlerinden ayrık kalırlar.

Bunun bir sonucu olarak, bir orkestradaki enstrümanlar veya bir band veya sohbet edilen bir ortamdaki konuşmacıların rasgele sesleri, aynı zamanda oluştukları halde, birbirlerinden ayırt edilebilir şekilde duyulurlar.

Aynı ortamda bulunan dalgalar, moleküler seviyede, bir araya toplanarak hareket ederler.

Müzik, karmaşık dalgalar şeklinde duyulur. Müzikal algının her türlü analizi Süperpozisyon Prensibi ile başlar.

Parazit ve Karışma (interference) :

Şekil 8
Üstteki ilk şekilde 1. ve 2. dalga arasında 90 derecelik bir faz farkı vardır. İkinci şekilde ise 1. ve 2. dalgalar arasında 180 derece faz farkı vardır.
Benzer dalgaların birleşmesi sonucunda (üst üste binmesi sonucu) yapıcı veya yıkıcı (aynı fazda veya ters fazda) bir parazit oluşur.

Faz (phase), iki dalganın senkron bir şekilde nasıl, hangi oranda ve kaç derecede örtüştüğünü gösteren bir karşılaştırmanın sonucudur.

Yapıcı parazit, sesi güçlendirir, yıkıcı parazit ise sesi zayıflatır.

Eğer aynı özellikte iki dalga 180 derece faz farkıyla birleşirlerse, birbirlerini yok ederler.

Eğer dalgalar sürekli ve bağlantısız olarak hareket ediyorsa yapıcı ya da yıkıcı bir parazit söz konusu olmaz ve bu durumda superpozisyon prensibine ihtiyaç duyulur.

Parazitin kendi üzerine etkisi, dalgayla beraber yalnızca uzayda bir nokta olarak ifade edilecek biçimdedir.

Vuruşlar (Beats) : (başa dön)

Şekil 9
İki dalga aynı frekansta üst üste gelerek birleştiğinde oluşan ‘vuruş dalga’ formu.
Vuruş dalgaları az farklı frekanslarda üst üste geldiğinde (birleştiğinde), titreyen bir ses oluştururlar (Girişim).

Vuruşlar iki karakeristiğe sahiptir : Dinleyicinin duyduğu tonda vuruş frekansı (ses seviyesinin ne sıklıkta değiştiği) ve ton frekansı.

Vuruş frekansı fb = f2 – f1, f2 > f1 olmak üzere.
Ton frekansı ft = (f1 + f2)/2.

Duran Dalgalar : (başa dön)

Şekil 10
Aynı frekans ve genlikte, ters yönlerde hareket eden iki dalga çarpıştığında Duran Dalga oluştururlar.

Duran dalgalar, hareket eden dalgalardan farklı şekilde, bir alanda titreşiyormuş gibi görünürler.

Bu durumda, dalga tepe noktası pozitiften negatife doğru değişir fakat
ileri ya da geri bir hareket olmaz ve her iki dalgada bulunan herbir tepe noktası sıfır seviyesine inerek yok olur.

Tepe noktaları ‘ters düğüm noktaları’ (antinode), sıfır noktaları da ‘düğüm noktaları’ (node) olarak anılır.

Rezonans :
Rezonans, duran dalgaların bir formudur. Normalde, eğer bir nesne
titreşime geçerse (Vibration), bu titreşim belli bir frekansta olur.

Tüm nesnelerin rezonans frekansı olarak adlandırılan böyle bir titreşim frekansı vardır.

Herhangi bir titreşim olduğunda nesne üzerinde duran dalgalar oluşur. Eğer titreşim sürekli değilse, rezonans zamanla azalarak sönecektir.

Rezonans, müzikal enstrümanların en önemli bileşenidir fakat bir enstrümanda belli bir frekans, diğerlerinin daha üzerinde titreşirse, bu durum dinleyici için bir felaket olabilir.

Hoparlörler ve kulaklıklar, sistem rezonansının etkisini azatlacak şekilde tasarlanırlar.

İŞİTME PSİKOAKUSTİĞİ:

Harmonikler ve Aşkın Tonlar (Harmonics and Overtones) :
(başa dön)
Bir harmonik veya üst ton serisi, temel frekans ve takip eden frekansların tam katları şeklinde oluşur.
Temel bir f frekansına ait harmonik frekans serisi f, 2f, 3f, 4f, 5f…. şeklinde olacaktır. Harmonikler, müzikal algının temelini oluşturur demek, yanlış olmaz.
Jean Baptiste Fourier, herhangi bir dalga formunun, farklı genlik ve fazlarda bir sinüs fonksiyonunun toplamı olarak ifade edilebileceğini keşfetmiştir.
Örneğin, bir kare dalga, temel frekansının düzensiz harmonik serilerinin toplamından, yeniden oluşturulabilir.

Şekil 11
Müzik enstrümanlarının sesleri, harmonik bileşenlerden oluşur (timbre).
Bir amplifikatör aşırı yüklendiğinde (overload veya clip durumunda) harmonikler oluşur. Bu durumda, düşük frekanslarda düzenli bir kırpma (clipping) oluşursa, amplifikatör tvitır (tweeter)’larda hasar oluşturmaya yetecek kadar harmonik üretir.

Kutupsuz (bipolar) transistör amplifikatörler aşırı yüklendiğinde daha düzensiz harmonikler üretirler. Lambalı (Tube) ve MOSFET amplifikatörler ise aşırı yüklendiklerinde daha düzenli harmonilker üretirler.

Bu nedenle, Lambalı (Tube) sistemlerin, Transistör sistemlere göre daha üstün ses ürettiklerine dair bir görüş hakimdir.

Karmaşık Dalgalar (Complex Waves (Timbre)) : (başa dön)
Karmaşık bir dalga, iki ya da daha fazla harmoniğin toplamından oluşur.

İnsan kulağı, bir müzik aletinden gelen temel bir nota perdesinin (pitch) karmaşık dalgalarını (timbre), seste mevcut olan genlikler (amplitude), faz (phase) karakteri, harmonikler ile birlikte duyar.

Buna ek olarak, bir enstrümanın ton kalitesine süreksiz başlangıç (attack) ve düşüşler (decay) etki eder.

Bir enstrüman çalmaya başladığında başlangıç (attack), ses sönmeye başladığında ise düşüş (decay) olayı meydana gelir. Bu kısa süreli etkiler bir kayıt düzenleyici kullanılarak (recording editor) ses kaynağından çıkarılırsa, geriye diğerlerinden farklı bir özelliği olmayan, sabit bir nota kalacaktır.

Loudness Algılama :
SPL : Sound Peressure Level(Ses Basınç Seviyesi), dB : DeciBel, Hz : Hertz

Şekil 12
Fletcher – Munson Loudness Eğrileri.

Şekil 12’deki Fletcher – Munson eğrilerinde, insan kulağındaki çeşitli ses basınç seviyelerinde (desiBel ya da dB) Loudness ölçüleri görülmekte.
Referans noktası 1 kHz olarak seçilen bu sistemde, orta frekanslarda bas duyma eğilimi vardır fakat seslerin refeans noktasına göre daha yüksek duyulması için düşük ve yüksek frekanslarda en yüksek ‘Ses Basınç Seviyeleri’ (SPL : Sound Pressure Level) gerekir.

Grafikte görülen her bir eğri, yüksek frekanslarda eşdeğer olarak algılanan loudness SPL’lerini gösterir.Düşük dinleme seviyelerinde bas algılama düşer, müzikal enstrüman ve vokal seslersindeki karmaşık dalgaların algılanışı değişir.

Kaliteli ton kontrol katları ve ekolayzır (equalizer), müzik dinlerken ses seviyesinini değiştirmeden ton balansını dengeleyerek, tatmin seviyesini artırmaya yardım eder.

Kayıp Temel (Missing Fundamental) ve
Temel İzleme (Fundamental Tracking) :

İki veya daha fazla nota beraber çalındığında, birbirini izleyen harmonik seride harmonikler oluşur ve insan kulağı, belli bir serinin temel frekansında üçüncü bir nota duyar. Bu etki, Kayıp Temel (Missing Fundamental) adını alır.

Belli bir sırada çalınan notaların frekans oranı 2/3 oranında ise ve farklı bir temel frekansa sahiplerse, insan kulağı çalınan her bir nota için temel bir frekans oluşturur.
Bu olgu, Temel İzleme (Fundamental Tracking) olarak adlandırılır.

‘Düşük frekansların benzetim yöntemiyle (simulation) yükseltimi için’ birçok portatif cihaz kulaklığında bu iki prensipten olağan üstü bir başarıyla faydalanılıyor.

UZAYSAL ALGI TEMELİ
Binaural Vuruşlar : (başa dön)
Eğer düşük ses seviyesinde ve frekansta iki nota, her bir kulağa ayrı ayrı çalınırsa (herhangi bir karışma olmadan), beyin sesleri birleştirdiğinde, dinleyici Binaural Vuruş’ları duyacaktır.

Binaural Vuruş’lar, seslerin karışımından türemiş düzenli vuruşlardan farklıdır. Havada yayılan sesin hoparlörden ve kulaklıktan farklı duyulması buna bir örnek oluşturur.

3D Duymada Uzaysal İşaretler (ILD, ITD ve HRTF)

Şekil 13
Üç tip uzaysal duyma işareti vardır :
İçsel duyma zaman farkları (interaural time differences (ITD))
Baş ile ilgili taşıma fonksiyonları (head-related transfer functions (HRTF))

ILD’ler, her iki kulakta işitilen sesin frekans tayfında (spectrum) oluşan genlik farklarını açıklar.

IDT’ler, kulaklar arası mesafeye bağlı olarak sesin farklı zamanda ulaşmasıyla ilgilidir.

HRTF’ler, belirli bir dinleyici için, ITD’ler ve ILD’ler dahil olmak üzere dinleyicinin kafasının, bedeninin algıladığı etkilerin, uzaysal işaretlerin bir koleksiyonudur.

Düşük frekanslı uzaysal işaretler, yüksek frekanslardakilerden farklıdır.

Akustik yüzeyler, ses kaynağının konumu, dinleyicini kafası, bedeni ve kulakları, sesin algılanmasında birbirlerine bağlı etkenlerdir.

Yüksek frekanslar ile genlik spektrumu arasındaki farklar,
ses kaynağının iki kulak arasındaki konumunu belirlemeye yardımcı olur (ILD).

Yine de, kafa etrafındaki düşük frekanslar, difraksiyon eğilimlidir.

İnsan beyni, düşük frekanslı ses kaynağının kulaklar arası konumuna karar vermede bunun yerine gecikme zamanı veya faz farkı (ITD) etmenlerini kullanır.

Örneğin, her iki kulak düşük frekanslı bir sesi aynı anda işitirse,
dinleyici ses kaynağını doğrudan önünden ya da arkasından gelen bir ses olarak algılar.

Eğer bir gecikme varsa, kulak ilk olarak yakındaki ses kaynağını işitecektir.

Gecikme süresi, yüksek frekanslı seslerin konumunun belirlemesinde de önemlidir.

Çoğunlukla sadece ILD ve ITD, insan beyninde 3 boyutlu (3D) ses çözümleme için elverişli değildir.

Baş ile bağlantılı taşıma işlevlerine (HRTF), ITD ve ILD de dahildir fakat bu çalışma sisteminin sonucu daha çok kişisel etkilerin seviyelerine bağlıdır.

Vücutsuz baş modelinde yer alan ITD ve ILD ölçülerinin genellikle
küresel formda olduğu kabul edilir,

HRTF etmeni, dinleyicinin kulağının dışındaki baş ve gövde (pinna) ile algılanan sesin etkisindedir.

HRTF’nin frekans değerlerine ek olarak, baş hareketleri de beynin ses kaynağını konumlandırmasına yardımcı olur.

HRTF, her dinleyici için farklı değerler taşır.

Kulaklıklar gerçekçi bir izlenim yaratmazlar. Çünkü, kulaklıklar uzaysal ses işaretlerini oluştururken faydasız HRTF değerlerini izole ederler.

Precedence Etkisi :
Precedence Etkisinde, kulağa ulaşan ses sinyalinin ilk dalgasına göre (sonradan gelen dalgadaki loudness (ses yüksekliği) ne olursa olsun), kulağın algılayışının sınırlanmasına neden olur.

Bu nedenle, aynı anda aynı müziği çalan birkaç hoparlörden, müzik dinleyen kişiye en yakın hoparlör, daha güçlü ve düzgün çalıyor
izlenimi verecektir.

Reverberasyonlu bir odada bulunan saf bir ses kaynağının konumu, odaya giren dinleyici tarafından çok zor belirlenir (ses, tüm yönlerden geliyormuş gibi algılanır).

Kaynaklar:
Benade, Arthur H., Fundamentals of Musical Acoustics (1990).
Berg, Richard and Stork, David, The Physics of Sound (1982).
Campbell, Murray, The Musicians Guide To Acoustics (1987).
Hall, Donald, Musical Acoustics (1991).
Hartmann, William M., “How We Localize Sound,” Physics Today, November 1999.
MacPherson, Ewan, “A Computer Model of Binaural Localization for Stereo Imaging Measurement,” JAES, September 1991.
Roederer, Juan, Introduction to the Physics and Psychophysics of Music (1975).
Sokol, Mike, The Great Amplifier Debate: Tube vs. Transistor, Free Spirit (1993).

Vokal Kaydı

admin Artline Blog, Genel

İnsan sesi kayıt edebileceğiniz en korkutucu ve aynı zaman da en şahane enstrümandır.
Her enstrümanın kendine ait farklı özellikleri vardır ancak bir şarkıcının sesi bunların hepsinden daha ayrıcalıklıdır. Bir vokal kanalı kaydederken yaptığınız kayıt ,diğer ses kaynaklarından aldığınız kayıtlardan daha fazla sorun çıkartabilir.
O halde gelin vokal kaydının aşamalarını birlikte gözden geçirelim.

Her şey beyinde başlar. Şarkıcı gerçekten şarkı söylediğini hissetmelidir.Rahat stresten uzak ve kendinden emin olmalıdır. Şarkıcıları gerektiğinde rahatlatmak yatıştırmak ve işler ters gittiği anlarda kırılgan egolarını desteklemek de kaydı alana düşmektedir.
Bir gitarın aksine( ki gitar her zaman akortludur), bir şarkıcının sesi ise hiç beklenmedik sürprizler yapabilir.
Birde insan sesinin kendi doğası vardır. Pest notalar nispeten daha düşük ses şiddetinde de çıkarken tiz notalar ise çok daha yüksek volume de duyulurlar.”P” gibi (ve diğer) patlamalı sesler kaydı rahatsız edici bir şekle sokabilirler. “S” ve “Ş” ler se yuksek frekanslarda aynı etkiyi hissettirirler. Bir kayıt seansı sırasında en büyük engel şarkıcının ses tınısındaki değişimlerin problemsiz kaydedilebilmesidir. Bu bir şeyleri sabitlemeyi daha da zorlaştırır. Şarkıcının ses tınısındaki abartı değişimler bir yada iki kelimeyi yamalayarak düzeltmek yerine tüm bir bölümü hatta şarkının tamamını yeniden kaydetmenizi gerektirebilir.
Şarkıcının sesine uygun doğru mikfonu seçmek de bir diğer hassas noktadır.
Bir çok şarkıcıda 8” mesafede bir Neumann U87 mikrofon çok iyi sonuç verirken, bir keresinde ben bu mikrofonla yaptığım kayıt esnasında tahammül edilemez tınlayan bir bayan şarkıcı ile karşılaştım. U87 anlıyamadığımız bir sebep ten şarkıcının sesinde ki sssssss ları abartılı duyuruyordu. Bu şarkıcının sesi çok daha ucuz fender p-2 ile daha iyi duyuldu. Cardioid mikrofonların proximity ( yakınlık)efekt diye bilinen bir özellikleri vardır. Şarkıcı mikrofona ne kadar yaklaşırsa sesinin bas frekansları o oranda vurgulanır dikkat çekici olur. Bu durum şarkıcının gururunu okşıyacak bir sonuç doğurabilir ama patlamalı sesler de büyük problemler ortaya çıkacaktır. Şarkıcı mikrofona yaklaşarak söylemek istediğinde pop fitler i mikrofonda kullanmak bir zorunluluk haline gelecektir. Patlamalı sesler de bir problem yoksa dahi mikrofonu nefes ve tükürükten korumak için pop fitler kullanılmalıdır. Mikrofondaki kapsül üzerinde birikecek nem bir U87 nin tüm karekterinin bozulmasına sebep olabilir.

Pop filtreleri standart birer stüdyo ekipmanıdır. Stedman gibi , Royer(ribbon mikrofon üreticisi) firması da gerçekten kullanışlı modeller satmaktadırlar. Bu içinde delikleri olan metal bir diskten oluşmaktadır , mikrofona doğru şiddetle gelen hava akımını engelleyerek direk olarak mikrofona ulaşmasını engeller. Bir tel askı ve kadın çorabı ile kendinizde ev stüdyonuz da kullanmak üzere bir tane pop fitler imal edebilirsiniz. Eski bir çözüm yolu da mikrofonun diyaframını ortalıyacak şekilde bir kalemi tam ortaya sabitlemektir, ama bu mikrofonunuzu nem ve tükürükten korumaz

Her cümlesinin sonu yüksek soluk sesi ile biten kaç enstrüman biliyorsunuz?:)
Tüm şarkıcılar üşenmeden bunu yaparlar
Kayda gönderdiğimiz ses sinyaline kompresör uygulamamız işimizi belli oranda rahatlatır. Tabii kayda gönderilen sinyale kompresör uygulamak çok dikkatli yapılması gereken bir işlemdir eğer geri dönüşünüz mümkün olmıyacaksa. Kullanılacak çok düşük seviyedeki sıkıştırma( kompresyon) vokal kanalının müziğin en üstüne yerleşmesini sağlar. Ama fazlası ise her nefesin rahatsız edici duyulmasına neden olabilir. Kompresör değerlerini ileriki yazılarda karşılaştırmalı olarak vereceğiz.
Sizde deneyimlerinizi not edin.
Vokal kayıtlarındaki bir sorunda sssssss problemdir. Bunun için de-esser kullanmanın faydası vardır. Ama oranı aşılırsa şarkıcının dişleri yokmuş gibi “f”duyulur
En iyisi vokal kanalını ayrı dikkatle dinleyip de –esser gereketirecek noktalara( ssssss ları yok etmek için ) efekti ekleyip çekmektir. Tüm kanala uygulanması pek mantıklı değildir.
Eğer farkında olmadan pup patlamalı bir kayıt aldıysanız patlamaların duyulduğu noktalarda 60 hz i EQ dan bi kac db indirebilirsiniz. Tabii ki daha kolayı performans esnasında kaydı doğru almak ve şarkıcının hatalarına müdahale etmektir.
Bir kayıt mühendisi olarak yapabileceğiniz en önemli şey şarkıcıyı tatlı sözlerle kandırarak ondan en iyi performansı almaktır. Şarkıcıyı mutlu edecek bir monitör kulaklık ayarı yapın. Bazı şarkıcılar seslerinin kulaklıktan yüksek gelmesinden hoşlanırlar, bazıları daha çok keyboard davul , bas ve renk sazlarını duymak isterler.
Kulaklığı siz takın ve onlara neyi nasıl duymak istediklerini mutlaka sorun. Bazen mod a girmelerini sağlayacak biraz reverb ya da delay isteyeceklerdir. İster inanın ister inanmayın, ışıkları söndürmek ya da azaltmak gibi basit bir şey bile şarkıcının kayıt performansını olumlu etkileyecektir. gerektiğinde kaydı alana düşmektedir. Tüm kayıtlarda kanalların mükemmel kaydedilmesi için uğraşırken bu performanstaki duyguların yok olmasına sebep olabilir. Çok dikkat edilmesi gereken bir durum.
Her kelimeyi yamalayarak kaydetmek mükemmel bir kanal sağlayabilir , yada MÜKEMMEL DERECE DE SIKICI bir kanal. Seçim sizin.
Son olarak politik olun şöyle söyleyin: “bu iyiydi ,bunu saklıyalım dursun bu.
Ama yeni bi kanalda yeni bir deneme yapalım”
Şüphesiz böyle söylemek, “berbattı, tekrar söylemelisin” demekten daha iyi olacaktır :))
Vokal kanalını solo olarak dinleyip kontrol etmek isteyebilirsiniz, bunu şarkıcı kayıt odasında değilken yapın bundan nefret ederler.

Demo Nasıl Hazırlanır?

admin Artline Blog

Demo hazırlarken dikkat edilmesi gereken şeyler. Neler yapılmalı, neler yapılmamalı?

Her müzisyenin, her grubun bir demosu olmalıdır. Müzik kariyerinizin ilerlemesinde kullanacağınız en önemli unsurdur demo.

Bunu herkes bilir, ama nedense etkin bir demo hazırlamak için yeterince özen gosterilmez çoğunlukla. Yanlış anlaşılmasın; etkin derken üzerinde para harcanmış, zaman harcanmış gibi şeyleri kastetmiyorum. Kimi grupların varını yoğunu harcayıp yaptırdığı demolar vardır ki etkin olmazlar. Nedir etkin demo yapmanın sırrı? Gelin buna biraz kafa yoralım.
Demo bir iletişim biçimidir. Bir plak şirketi yetkilisine, bir prodüktöre veya organizatöre “bak biz böyle müzik yapıyoruz” deme yönteminizdir. Etkin iletişimin en önemli kurallarından biri kendini karşındakinin yerine koymaktır. Şimdi biz de bunu yapalım.

Birine demo göndermeye karar verdiğinize göre ve aklın yolu bir olduğuna göre, sizinle aynı anda birçok diğer müzisyen ve grup da bu insana demo gönderiyor demektir. İstatistiksel olarak bu kişi eline gecen demoların çok küçük bir bölümünü saklayıp, sahipleriyle temasa gecer, büyük kısmını ise çöpe atar. Dolayısıyla demonuzu dinlemeye hazırlanırken “büyük ihtimalle berbat bir şey geliyor” ve “keşke güzel bir sey olsa” duygularının karışımını yaşar.

Bu insanlar genellikle çok da meşgul insanlardır. Dolayısıyla demonuzu dinlemek icin 1-2 dakikadan fazla zaman ayırmalarını beklemeyin. İnsan birkaç saniye içerisinde güçlü izlenimler edinip bunlara tutunma eğilimi olan, büyük ölçüde önyargılı bir varlıktır.

Dolayısıyla: amacımız, demoyu gönderdiğimiz kişinin ilk izleniminin olumlu olmasını sağlamak. Bunu başarırsak demo’ yu dinler, bir süre sonra bir kez daha dinler ve bizimle temasa gecer.

Berklee College of Music’den yeni mezun olmuş bir çaylak konumundayken, ne yapacağımı bilmemenin verdiği karmaşa içinde, bana bir yol gösteren olsa ne iyi olur diye düşünerek Ahmet Ertegün’e bir mektup gönderdim. Atlantic Records benim yaptığım müzik tarzına yakın olmadığı için doğrudan bana yardımcı olması gibi bir beklentim yoktu; bunu mektubumda açıkça belirttim ve yalnızca saygı duyduğum, deneyimli birinin görüşlerine başvurmak istediğimi yazdım.

Birkaç gün sonra Berklee’de gezinirken cep telefonum çaldı; bir kadın “Ahmet Ertegün’ün ofisinden arıyorum, sizinle görüşmek istiyor” dedi. “ebele gübele” diyerek kendimi boş sınıflardan birine kilitledim. Heyecanlanmıştım, sonuçta insan Rock’tan R&B’ye kadar popüler müziğin her türünün gelişimine büyük katkısı olmuş biriyle hergün telefonda konuşmuyor.

“Yaptıkların çok güzel seyler, tebrik ederim” dedi Ahmet Ertegün ve devam etti: “ama şu anda müzik piyasası müthiş bir değişim içinde ve senin yapmaya çalıştığın şeyi yapmak da giderek zorlaşıyor. Bunu peşinen söyleyeyim. Ama konuşmak istersen ben buradayım, New York’a yolun düştüğünde gel görüşelim.”

Tam bir hafta sonra Ertegün’ün Manhattan’daki ofisindeydim. Açık sözlü, dobra dobra, kibirden uzak bir tavrı vardi. Dünyanin neresinde olursa olsun karşılaşan her iki Türk’ün yapacağı gibi önce memleketi kurtardık. Sonra bir süre müzik endüstrisinin gidişatından konuştuk. Sonra bana o sıralar ilgilendiği bir rap’cinin kendisine gönderdiği demo CD’yi dinletti.

15 yıldır müzikle haşır neşir olan ben o an “uyandım”. Dinlediğimiz müzik inanılmayacak derecede sadeydi. Rap zaten prodüksiyon açısından sade bir müziktir ama bunda onun ötesinde hissedilir bir sadelik vardı; kupkuru, net bir insan sesi, arkada yalın bir “beat” ve sağa sola serpiştirilmiş birkaç ufak destekleyici motif.

Gereken de buydu; rap’ci gerçekten çok başarılı bir laf cambazıydı ve demonun yalnızca bunu göstermesi gerekiyordu; onun dışında birşey dikkati üzerine çekerse ana konudan dikkati uzaklaştırmış olacaktı.

Ertegün’ün parçayı ne kadar heyecanla dinlediğini gözlerken aklıma o sıralar demo yapmaya uğraşan bir arkadaşım geldi; son derece yetenekli bir şarkıcı ve söz yazari olan ve parçalarını çok güzel söyleyen bir kızdı bu. Grup üyelerinin “gitar solom iyi olmadı bir daha çalayım” veya “davul tonlamasını beğenmiyorum, bir daha yapsınlar” gibi kaprisleri yüzünden demo yapma süreci uzadıkça uzamış ve sonuçta kızın bütçesini tükettiği halde kimsenin memnun olmadığı birşey ortaya çıkmıştı. Ne yazık.

Şimdi bu hikayeden yola çıkarak adım adım etkin bir demo nasıl yapılır onu belirleyelim.
,
1. Kendinizi tanıyın
Müziğinizin güçlü yanları nedir? Sizi diğerlerinden farklı yapan sey? Sözlerin çarpıcılığı? Bestelerin akılda kalıcılığı? Grubun sahne performansı? Virtüözlük?

2. Parçalarınızı seçin
Birinci maddede belirlediğiniz güçlü yanlarınızı en iyi şekilde yansıttığına inandığınız üç parça seçin. Kaynaklarınızı az sayıda parça üzerinde yoğunlaştırmakla olayı kontrol altına alıyorsunuz.

3. Düzenleme yapın
Seçtiğiniz parçaları sıfırdan bir daha düzenleyin. Düzenleme sırasında birinci maddede belirlediğiniz güçlü yanınız aklınızdan çıkmasın.

Çarpıcı olan şey sözlerinizse, düzenlemelere gereksiz gitar soloları koymayın. Yok gitar virtüözlüğünüzü vurgulamak istiyorsanıiz, sözleri kısa ve öz tutun. Eğer bir grupsanız, herkes birinci madde konusunda anlaşmaya varsın ve egosu büyük gelenler gidip kendi gruplarını kursun.

Unutmayın: karşınızdakinin ilk izlenimlerini oluşturmak icin yalnızca birkaç saniyeniz var. Bu saniyeleri gereksiz intro’larla ziyan etmeyin. Yaptığınız düzenlemenin her saniyesinin bir görevi olsun.

4. “Dört yeter” kuralı
Düzenlemelerinizde -standart bir pop veya rock düzeni icin konuşuyorum- bir solo enstruman (veya vokal), bir eşlik eden enstruman, bir bass ve bir de vurmalı çalgı (örneğin davul) yeterli olmalı. Yani toplam dört unsur. Bunun üzerine birşeyler eklemeye çalışıyorsanız işi karıştırmaya çalışıyorsunuz. Amaç dinleyicinin dikkatini dağıtmak değil, sizin kontrol ettiğiniz bir noktaya odaklamak. Yalın düzenlemelerde bu odağı nereye yerleştireceğinizi kontrol etmek çok daha kolaydır.

5. Veee, kayıt!
İster bir stüdyoya gidin, ister kendi olanaklarınızla kaydedin. Para sizin, tercih sizin. Ama kayıt sırasında hedefiniz “temiz” bir kayıt olmalı. Kayıtta gürültü olmasın, sinyal seviyesi iyi ayarlansın, sesler aslına uygun şekilde kaydedilsin.

Herseyi efektsiz kaydetmeye çalışın. Gitaristlerin vazgeçemedikleri distortion ve chorus benzeri efektler olabilir, onlar olmadan çalamıyorlarsa ve bunlar parçanın vazgeçilmez unsuruysa bırakın oyle kalsin. Ama kayıtta reverb hiçbir şekilde kullanmayın.

6. Miksaj
Miksaj için genel bir şablon verilemez, ama mümkün olduğunca herşeyi efektsiz bırakmaya çalışın, yalnızca vokal ve solo enstrumana, bir de davul kullanıldıysa trampete sır kadar reverb verin. Destekleyici enstrümanları sağa ve sola pan edin.

7. Vitrin
Seçtiğiniz üç parçadan en çarpıcı olanını başa koyup bir CD yapin. CD’nin üzerine güzel bir CD label( etiket) hazırlayıp koyun. Burada telefonunuz e-mail adresiniz de yeralsın, olur ya gönderdiğiniz kişi mektubunuzu ve CD’nin kutusunu kaybeder.

Grubunuzla veya kendinizle ilgili bir özgeçmiş hazırlayın, mümkün olduğunca kısa az ve öz olsun, isterseniz resim de koyabilirsiniz.

Eğer sahne performansınız iyiyse, bir konserinizin video kaydını alıp göndermeyi de düşünün. Bu tür şeyler karşınızdakinin karar vermesinde önemli rol oynayabilir.

8. Hedef
CD’yi göndereceğiniz kişiyi doğru seçin. Yaptığınız tarz müzikle ilgilenen biri olsun. Mümkünse demo yu elden vermeye çalışın. Postayla gönderecekseniz kısa bir mektup koyup niyetinizi aktarın. “Müziğimle kendimi ifade ediyorum” veya “içimden geldiği gibi müzik yapıyorum” gibi ben merkeziyetçi ifadelerden kaçının.
Yaptığınız işi ciddiye aldığınızı, bunu geçici bir heves olarak görmediğinizi gösterecek bir izlenim vermeye çalışın. Sonuçta karşınızdakinden size yatırım yapmasını istiyorsunuz. Yatırım yapılacak kadar güvenilir olduğunuzu göstermek sizin sorumluluğunuz.

9. Üç ay geçtikten sonra 1. maddeden tekrar başlayın
DORUK SOMUNKIRAN ‘ın Müzik Tek teki bir yazısından kaynak göstererek alıntı yapılabilir ibaresi doğrultusunda yapılan alıntıdır.

(c) 2004 Doruk Somunkıran. Kaynak göstererek alıntı yapmak serbesttir.

DI-BOX Nedir?

admin Artline Blog

DI Box balanssız sinyali balanslıya çevirmek için kullanılır. DI Box’un girişi (balanssız) normal iki uçlu jak, çıkışı da (balanslı) üç uçlu XLR tipi jaktır.

DI Box, girişindeki balanssız sinyali çıkışında birbirinden 180 derece faz farkı olan düşük empedanslı iki ayrı sinyale dönüştürür.

Aktif ve Pasif olmak üzere iki tip DI Box vardır.

Pasif DI’ın içinde sinyal bölücü bir empedans trafosu vardir. Bu trafonun girişinde 2 uç vardır (Sinyal ve Toprak) ve enstruman buraya bağlanır. Çıkışında da 3 uç vardır ( +sinyal, – sinyal ve toprak) ve bu da mixer’in XLR yani balanslı girişine bağlanır. Pasif DI’ın kalitesi içindeki empedans trafosunun kalitesine bağlıdır.